Naci Görür: “Artık bu ülkede fayları tartışmayacağım. İnsanları jeolog yapmaya da niyetimiz ve ihtiyacımız yok. Yıkılmaması için Depreme Dayanıklı Şehirler…
İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Naci Görür; “Şahsen bir karar verdim. Artık bu ülkedeki fayları tartışmayacağım. Deprem nerede olacak, neden olacak, nasıl olacak, orada ne kadar oldu, burada ne kadar oldu, tartışmayalım diyorum. Bu ülkede deprem mekanizması 13 milyon yıl önce başladı ve milyonlarca yıl daha devam edecek.”Bizim insanları jeolog yapmaya ne niyetimiz ne de ihtiyacımız var. Jeofizikçi olmaya gerek yok. Depremi durdurma lüksümüz yok. Biz sarsıntıları gerçekmiş gibi algılıyoruz ve siyasetçilerle, yöneticilerle, insanlarla; Bir sonraki depremde yıkılmamak, onbinlerce insanımızı kaybetmemek için bu tartışmayı bir kenara bırakalım ve depremde yıkılmamak ve değerlerimizi kaybetmemek için nasıl depreme dayanıklı şehirler yaratabiliriz onu tartışalım. hayatları. Bütün gücümüzü ona verelim.”
Afet bölgesinde çalışmalarını sürdüren ve birliklerini bölgeye sevk eden İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir’de meydana gelebilecek olası depremler için hazırlıklarını sürdürüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin afete hazırlığı kapsamında neler yapıldığının ve afet anında yapılması gerekenlerin anlatıldığı ‘İzmir Afet Planı: Beyin Sarsıntısına Hazırlık ve Dayanıklılık Çalışmaları Bilgilendirme Toplantısı’ düzenledi.
Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde bugün İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ev sahipliğinde düzenlenen toplantıya ilçe belediye başkanlarının yanı sıra CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, CHP İzmir Milletvekilleri Tacettin Bayır ve Özcan Purçu, yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür katıldı. , STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Yerbilimci Prof. Dr. Görer şunları söyledi:
“İzmir bu çalışmayla Türkiye’de 2. örnek. Büyük Maraş depreminden sonra inşallah tüm şehirlerimiz İzmir’in yaptığı benzer çalışmaları yapar. Bu çalışmalar şu anda Türkiye’de yapılıyor bildiğim kadarıyla. diyoruz… Ben sadece bir altlık olarak görmüyorum, bütün jeolojik çalışmaları kapsayan bir paket olarak görüyorum.Deprem şehirlerinde, şehrin geleceği, imar ve arazi kullanımı doğru ve bilimsel bilgi olmadan yapılamaz. kent yönetiminde mikrobölgeleme çalışmalarından derlenmiştir.Ülkede mikrobölgelemeye dayalı bir yönetim olmadığı için kentler bilinçsiz, anlamsız, bazen fay sınırları ile iç içe bazen de yerlerin yapılaşma yoğunluğunun artması ile sonuçlanmaktadır. inşaat yapılmaması gereken yer.
İZMİR TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLUŞTURMALI: İzmir’in mikrobölgeleme çalışmalarını yaparak örnek olduğu için ikinci örnek olmanın yükünü de İzmir’e yüklemek istiyorum. İzmir depreme dayanıklı şehirler yaratan ilk il olmalı, Türkiye’ye örnek olmalı. İzmir bunu yapabilir. Yönetim anlayışı, halkı ve bilime olan inancı, aydın tavır ve davranışlarıyla; Türkiye’de depreme dayanıklı bir şehir olduğunu tüm Türk toplumuna gösterebilir. Onbinlerce canımızın enkaz altında kaldığı bir dönemde, İstanbul’da depreme hazırlan diye bağıra bağıra konuştuğumuz bir dönemde; İzmir bu dönemde, gözümüzü İzmir’e çevirdiğimiz bu atmosferde başını kaldırmalıdır. Toplumun buna ihtiyacı var.
FAY’İ ARTIK TARTIŞMAYACAĞIM: Şahsen bir karar verdim. Artık bu ülkedeki hataları tartışmayacağım. Deprem nerede olacak, neden olacak, nasıl olacak; orada kaç tane oldu, kaç tane burada oldu; Bunu tartışmayalım diyorum. Bu ülkede 13 milyon yıl önce başlayan sarsma mekanizması milyonlarca yıl daha devam edecek. İnsanları jeolog yapmaya niyetimiz yok, buna da ihtiyacımız yok. Jeofizikçi olmaya gerek yok. Sarsıntıları durdurma lüksümüz de yok. Politikacılar, yöneticiler ve insanlar nezdinde depremleri gerçekmiş gibi algılayarak; Şimdi hata tartışmalarını bir kenara bırakırsak bunun zaman kaybı olduğunu düşünüyorum; Bir sonraki depremde yıkılmamak, onbinlerce insanımızı kaybetmemek için bu tartışmayı bırakmalıyız; Depremde yıkılmamak ve canımızı kaybetmemek için nasıl depreme dayanıklı şehirler yaratabiliriz onu tartışalım. Tüm gücümüzü ona verelim.
HİÇBİR ŞEY OLMADIĞI GİBİ BU NASIL TEDAVİ EDİLİR?: Bunu başaran ülkeler var. Amerika, Japonya, Meksika ve İtalya gibi ülkeler. Benzer sarsıntılar oluyor, 10-15 kişi ölüyor. Şans eseri. Bizim gibi on binlerce canı toprağa vermiyor. O zaman siyasetçiler depreme dayanıklı şehirlerin nasıl olabileceğini konuşmalı. Deprem bu toplumun gerçek bir sorunudur. Siyasetten daha değerlidir, en az hukuk kadar değerlidir. Depreme kadar saatlerce, günlerce ülkede sorun sayılan siyasetçiler, gündeme getirdikleri unsurlardan insanımızın canı mı değersiz? Şu anda günlük aktivitelerimizi sürdürmek bile bizim için zor değil mi? Bu nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranılabilir?
Türk hükümetlerinin birincil görevi vatandaşlarının güvenliğini sağlamaktır. Bu memlekette az yol, hava limanı yapsınlar ama şehirlerimizi depreme dayanıklı yapsınlar. Geleceğimizi depreme kurban etmek istemiyoruz. Beyin sarsıntısı kader değildir, asla kaderimiz olamaz.
YÖNETİM SHAKE KONUSUNDA EĞİTİLMELİDİR: Bir şehrin depreme dayanıklılığının çok kolay bir modelini geliştirdim. İşte bu kadar: Şehir dediğimizde şehri oluşturan unsurlar var. Yönetim, kamu, altyapı, bina stoğu, çevre ve ekosistem ve ekonomi. Bu yedi bileşenden oluşan bir yapıdır. Şehri depreme dayanıklı hale getirmek istiyorsak, bu bileşenleri darbeye dayanıklı hale getireceksiniz. Yöntemleri kesinlikle bilinir ve kolaydır. Türkiye Cumhuriyeti bunu yapabilir. Paramız var. Yeter ki bunu yapacak irademiz ve kararlılığımız olsun. Yönetim… Vali tayin ediyoruz. Ama belediye başkanımızın seçilmeden önce bir işi var. Belediye başkanıdır; afet, acil eylem planı, sarsıntının etkileri… Bilmiyor. Ancak biz onu seçiyor ve tek otorite olarak kabul ediyoruz. Vali için de aynı şey. Bu nedenle bir şehri yöneten idare deprem konusunda gerekli eğitimleri almak zorundadır. Bunu yapmazsanız depremde neyin değerli olduğunu bilemez ve belirleyemez. Halk… Deprem şehrinde yaşadığını bilmeyen, deprem anlayışı olmayan şehir insanıyla şehri depreme hazırlayamazsınız. Deprem kültürü alan kişiler; İnşaatta kaçakçılık yapmaz, kiraya bakmaz, gecekondu mantığıyla çalışmaz. Bunların hepsi başlıktır ve bu çalışmalara yarından itibaren başlanacaktır. Bu kadar; plan programı, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Altyapı… Yol, köprü, viyadük, tünel, su şebekesi… Sorsanız hepsi ‘Her şey hazır’ diyor. Gerçek bu değil. Depreme dayanıklı şehir için şimdiden başlayarak altyapımızın darbeye dayanıklı olup olmadığı veya bir deprem anında ne kadar hasar alacağı şimdiden tespit edilebiliyor.
EKONOMİ DEPREM İÇİN HAZIR OLMALI: Bina stoğu… Bina stokunu belirleyip zayıf olanı ya yıkacak ya da güçlendireceksiniz. Kentsel dönüşüm rant temelli bir dönüşüm olmayacak. Çevre ve ekosistem… Deprem en büyük çevre felaketidir. Kanalizasyon içme suyuna karışıyor. Ekonomi… İzmir, Batı Anadolu’nun ekonomisini elinde tutan bir şehir. İzmir’de bir sarsıntı düşünün. İstanbul’u düşünün. Düşündüğümüz deprem gelirse tüm Marmara bölgesindeki ekonomi çarkları durur. Ekonomi çarkları durursa Türkiye ekonomik olarak çöker. Türkiye sadece ekonomik değil siyasi bağımsızlığını da kaybeder. Ekonominin de depreme hazırlıklı olması gerekiyor.
TÜM ANADOLU TAKİP EDECEK: İzmir’in ekiplerini önemli ölçüde kaybettiğini ve ekipmanın gittiğini hayal edebiliyor musunuz? İzmir’e bir misyon gösteriyorum. Yalvarırım. Tüm Türkiye’ye örnek olun. Herkes konuşurken ve bir şeyler beklerken dışarı çıkın. Bunu yaparsan bütün Anadolu seni takip eder.”