Haber

Scholz-Erdoğan hattında al-ver diplomasisi

Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un 19 Ekim’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İstanbul’da bir araya gelmesi bekleniyor.

Alman Hükümet Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner, haftalık olağan basın toplantısında Scholz’un Erdoğan ile görüşmesinde Rusya’nın Ukrayna savaşı, Ortadoğu’daki gelişmeler, göç, ikili siyasi ve ekonomik ilişkilerin ele alınmasının beklendiğini söyledi.

Yeşiller partisine yakın Heinrich Böll Vakfı’nın Türkiye Direktörü Dawid Danilo Bartelt, Almanya ve Türkiye arasında pek çok konuda yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen yüksek düzeyli diyaloğun sürdürülmesinin büyük önem taşıdığına vurgu yaparak “Diyalog kopmamalı. En önemlisi de bu. Bu nedenle de Scholz’un yeniden Türkiye’yi ziyaret edecek olması olumlu” değerlendirmesini aktarıyor.


Heinrich Böll Vakfı’nın Türkiye Direktörü Dawid Danilo Bartelt.Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Privat

DW Türkçe’ye konuşan Bartelt, Scholz’un daha önce de Türkiye’yi ziyaret ettiğini ayrıca Erdoğan’ı da Berlin’de ağırladığını hatırlatarak “Alman hükümeti aslında bu tutumuyla Türkiye ile bir ilişkiye ilgi duyduğunu gösteriyor. Almanya’da yaşayan çok sayıda Türkiye kökenli nedeniyle aksi de mümkün değil zaten” dedi.

Türkiye’den Ortadoğu’da istikrara katkı beklentisi

Bu yıl Almanya ile Türkiye arasında diplomatik ilişkilerinin başlamasının 100. yılı ve bu ilişkiler son yıllarda pek çok zorlu sınamadan geçiyor.

Ortadoğu’du tırmanan gerilim ve Türkiye’nin İsrail’e yönelik ağır söylem ve suçlamaları, Berlin’de endişeyle karşılanıyor. Tarihsel olarak İsrail’in güvenliği konusunda sorumluluk hisseden Almanya, bölgedeki ihtilafların İran ile İsrail arasında bir savaşa evrilme ihtimalinden ve ayrıca yeni göç dalgalarından kaygı duyuyor.

Alman hükümeti, Türkiye’den gerilimi tırmandıracak çıkışlar yerine daha sağduyulu, bölgede istikrara ve barışa katkı sağlayacak adımlar bekliyor. Bu konudaki beklentilerin de Scholz tarafından en üst düzeyde Erdoğan’a iletilmesi bekleniyor.

Scholz’un Türkiye stratejisindeki önceliği ne?

Başbakan Scholz’un 17-18 Ekim tarihlerinde Brüksel’de yapılacak AB liderler zirvesinden hemen sonra Türkiye’yi ziyaret edecek olması, İstanbul’da vereceği mesajların önemini artırıyor.

Dawid Danilo Bartelt, “Scholz, bu aşamada AB’ye üye olamasa da Almanya’nın Türkiye’yi Avrupa’nın bir parçası olarak gördüğü sinyalini verecek mi? Bence bu önemli, çünkü Türkiye Avrupa Konseyi üyesi ve bu üyelik kurallara uymayı, altına imza attığı yükümlülükleri yerine getirmeyi gerektiriyor. Sayın Erdoğan bundan hoşlanmıyor olsa da siyasi tutukluların olmaması gerektiği, Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulamakla yükümlü olduğu, Osman Kavala gibi tutukluların serbest bırakılması gerektiği, bunun AİHM kararlarının bir gereği olduğu mesajları açıkça verilmelidir” diyor.

Türkiye’de kadınların, genç kızların ve kız çocuklarının ölümüne yol açan şiddet olaylarındaki artış, Türk toplumunda cezasızlık politikalarına artan tepki, Avrupa başkentlerinde de kaygıyla izleniyor.


​​Türkiye’de kadın örgütleri “cezasızlık politikasına” tepki olarak protestolar düzenliyor. Fotoğraf: ANKA

Alman uzman Bartelt, Alman hükümetinin aslında resmi olarak “değerler temelli bir dış politika”, hatta “feminist bir dış politika” izleme iddiasında olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:

“Sayın Scholz Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olmasından büyük üzüntü duyduğunu da söyleyebilir. Gerçekten feminist dış politikayı ciddiye alıyorsanız, bu yapılmalı. Ama korkarım ki bunları yapmayacak. Çünkü şu andaki önceliği başka. Alman hükümetinin şu andaki önceliği mültecilerin Türkiye üzerinden Avrupa geçişini önlemek ve Almanya’da iltica talepleri kabul edilmeyen Türk vatandaşlarının da Türkiye’ye geri gönderilmesi.”

İlişkilerde yeni rota: Al-ver

Siyasi gözlemciler, Scholz’un Türkiye’ye yaklaşımında gerçekçi “realpolitik” yaklaşımın öne çıktığına, Almanya-Türkiye ilişkilerinde artık al-ver ilişkileri olarak da adlandırılan transaksiyonel ilişkilerin ağırlık kazandığına işaret ediyor.

Realpolitik kavramı, siyasette ideallere göre değil mevcut koşullara göre hareket edilmesi anlamında kullanılıyor.

Alman hükümetinin uzun bir aradan sonra Türkiye’ye savunma ihracatına uyguladığı örtülü ambargoyu gevşetmesi, bunun karşılığında da düzensiz göç krizi konusunda Ankara’dan adımlar beklemesi, bunun bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.


Almanya’nın ürettiği 209/1400mod tipi denizaltılar.Fotoğraf: Joerg Waterstraat/SULUPRESS.DE/picture alliance

Dawid Danilo Bartelt, “İlişkiler artık salt transaksiyonel, yani ‘sen bana bir şey ver, ben sana bir şey vereyim’ zemininde ilerliyor, basında yer alan bilgiler bu tabloyu yansıtıyor, Türkiye’ye 250 milyon euroyu aşkın silah tedarik edileceğinin duyurulması ile Alman hükümetinin Türkiye’den iltica talepleri reddedilmiş binlerce Türk sığınmacıyı geri almasını istemesi arasında bir bağlantı varmış gibi görünüyor. Ancak şu anda bunu tam olarak bilmiyoruz” dedi.

İç politikada zorda olan Scholz hükümeti, önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimler öncesinde Alman kamuoyuna düzensiz göç krizini çözmekte başarılı olduğu mesajını vermek istiyor, bunun için de Erdoğan’a ihtiyaç duyuyor.

Türkiye, Avrupa’ya gelen düzensiz göçmenler için en önemli transit ülke konumunda, ayrıca son yıllarda Almanya’da iltica talebinde bulunan Türk vatandaşlarının sayısı da ciddi oranda artmış durumda. Alman hükümeti, iltica talebi kabul edilmemiş yaklaşık 15 bin Türk vatandaşını Türkiye’ye geri göndermek istiyor.


Alman hükümeti artan siyasi baskılar sonucunda tüm kara sınırlarında geçici olarak yeniden sınır kontrollerine başladı.Fotoğraf: Roberto Pfeil/dpa/picture alliance

Alman hükümet kaynaklarına göre Erdoğan, Scholz’a kendi vatandaşlarını geri almayı ilkesel olarak kabul ettiği mesajını verdi. Ancak şimdi mesele bunun ne şekilde hayata geçirileceğinde düğümleniyor.

Ankara toplu sınır dışı görüntüsü verilmesini istemiyor

DW Türkçe’nin edindiği bilgilere göre Berlin, Türkiye’ye geri gönderileceklere her defasında polislerin de eşlik edecek olması nedeniyle bu kişilerin küçük gruplar halinde tarifeli uçaklarla gönderilmesini istemiyor, bunun hem çok zaman alacağına, hem de çok maliyetli olacağına işaret ediliyor.

Alman tarafı bunun yerine Türkiye’ye geri göndermenin charter uçaklarıyla geniş gruplar halinde olmasını istiyor. Ankara ise Türkiye’nin böyle toplu sınır dışı yapılacak bir ülke olmadığını, kamuoyuna böyle bir görüntü verilmek istenmediğini iletiyor.


Türkiye Cumhuriyeti pasaportu.Fotoğraf: Turgay Koca/imagebroker/IMAGO

Bununla birlikte Türk tarafı “süreçleri hızlandırma” yönünde adım attı. Almanya’ya kaçak yollardan gelen Türk vatandaşlarının bir kısmı geri gönderilmemek için kimlik belgelerini, pasaportlarını yırtıp atıyor. Türk tarafı iste bu kişilerin kimlik tespitinin yapılması ve seyahat belgelerinin düzenlenmesi süreçlerini hızlandırdı.

Suriyeliler Türkiye üzerinden mi ülkelerine gönderilecek?

İki başkent arasında gündemde olan bir diğer konu da Almanya’dan sınır dışı edilecek Suriyelilerin ülkelerine Türkiye üzerinden gönderilmesi seçeneği.

Scholz, Mayıs sonunda bir polisin ölümüne yol açan Mannheim saldırısı sonrasında Suriyeli suçluların sınır dışı edilmesinde daha ciddi kararlılık sergilemek istediklerini açıklamıştı. Almanya’nın, Türkiye’nin bu süreçte yardımcı olup olmayacağı, suça karışmış Suriyelilerin Türkiye üzerinden Suriye’ye geri gönderilmesi konusunda zemin yokladığı belirtiliyor.


Almanya, suç işleyen Suriyelilerin ülkelerine Türkiye üzerinden gönderilmesi seçeneği üzerinde duruyor.Fotoğraf: picture-alliance/AP/IHH

Berlin-Ankara hattında bu müzakereler yürütülürken Alman hükümetinin Türkiye’ye yıllardır uygulanan örtülü savunma sanayi yaptırımlarını gevşetmesi, bu kararın Scholz’un Türkiye ziyaretine kısa bir süre kala alınması dikkat çekiyor.

Scholz’tan Türkiye’ye silah ihracatı açılımı

Alman hükümetinin Türkiye’ye silah satışı açılımını ilk olarak Spiegel dergisi duyurdu. Haberde, Türkiye’nin uzun süredir istediği denizaltı ve firkateynlerin modernizasyonunda kullanılacak askeri malzemeler, teçhizatlar ile torpido ve füzelerin ihracatına yeşil ışık yakıldığına dikkat çekildi.

Ankara şimdi Berlin’den 40 Eurofighter Typhoon savaş uçak alım talebine de yeşil ışık yakmasını bekliyor. Scholz’un bu konuda da ağırlığını koyması halinde Türkiye’nin bu beklentisine olumlu yanıt alabileceği iddia ediliyor.

Sözcü yardımcısı “bilgi veremem” dedi

Alman hükümetinin olağan basın toplantısında bir gazeteci “Türk basınında Almanya’nın Eurofighter savaş uçaklarına yeşil ışık yaktığı yönünde haberler yer alıyor. Hükümetin bu konudaki tutumu nedir?” sorusunu yöneltti. Hükümetin Sözcü Yardımcısı Büchner, zaten silah ihracatı ve onay süreçleri hakkında basın toplantısında bilgi paylaşamayacağı, Scholz ve Erdoğan görüşmesi öncesinde de konuyla ilgili açıklama yapamayacağı yanıtını vermekle yetindi.

Bunun üzerine gazeteci “Peki ziyaret sırasında bu konuda hükümetin yeni bir pozisyonu olduğunu, yeşil ışık yakılacağını öğrenecek miyiz?” sorusunu yöneltti. Hükümet Sözcüsü, “Savunma ihracatı konusunda ben gerçekten de bir şey duyuramayacağım ama bundan bağımsız olarak gayet tabii ki Başbakan Scholz’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ziyaretlerinde her zaman yeni gelişmeler bekleyebilirsiniz” sözlerini kaydetti.


Eurofighter Typhoon savaş uçakları.Fotoğraf: Malcolm Park/Avalon/Photoshot/picture alliance

Peki Scholz’un bu açılımlarının gerisinde sadece düzensiz göçün önlemesi konusunda Erdoğan’ı ikna etme çabası mı yatıyor?

Alman kaynaklarına göre Rusya’nın Ukrayna savaşında gelinen nokta ve ABD’de 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerinin yol açtığı belirsizlik, Avrupa’nın güvenlik endişelerini artırıyor, NATO’nun güneydoğu kanadındaki Türkiye’ye bakışı da etkiliyor.

Rusya’ya karşı caydırıcılık açısından Türkiye’nin bazı savunma yeteneklerinin zayıflamamasının NATO için önem taşıdığı, Türk denizaltıları ve hava kuvvetlerinin de bu kapsamda önemli bir rol oynadığı belirtiliyor.

Ayrıca DW Türkçe’nin edindiği bilgilere göre Ankara’nın Eurofighter talebine yeşil ışık yakılsa bile ileride yaşanabilecek gelişmelere göre bu uçakların teslimatında bazı fren mekanizmaları işletilebilecek ya da kullanım alanları için kısıtlamalar öngörülebilecek.

Hukuken tartışmalı mı?

Heinrich Böll Vakfı’nın Türkiye Direktörü Dawid Danilo Bartelt ise aslında hukuken Almanya’nın kriz bölgelerine silah satışı yapmaması gerektiğini, Türkiye’nin hem Irak’ın hem Suriye’nin kuzeyinde askeri olarak bir hayli aktif ve bu faaliyetlerinin de uluslararası hukuk bakımından da tartışmalı olduğuna dikkat çekiyor.

Alman uzman ayrıca bu satışlarla Türkiye’nin savunma sanayi alanındaki hamlelerine destek verilmiş olunacağına işaret ederek “Türkiye’nin diktatörlüklere ya da kriz bölgelerine silah tedarik etmesini yasaklayan bir yasası yok. Bu durumda biz de, dolaylı olarak da olsa, bunu da desteklemiş oluruz” görüşünü aktarıyor.

DW Türkçe’ye sansürsüz nasıl erişebilirim?

ortakoy-haber.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu